|
Başbakan Erdoğan’ın Mardin’de ki konuşmasını dinliyordum. O malum sözleri söyleyince inanın sinir küpüne döndüm. Eninde sonunda bunu da söyleyiverdi. Sanırım ya boş bulundu ya da Allah şaşırttı kendisini ama şaşırdığına inanamam zira her konuştuğu bir planın parçaları gibi geliyor bana. “Kimse bizim karşımıza Kürtlükle, Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız”. Peki, sen o zaman hangi ülkenin, hangi milletin başbakanısın ya? Millet olmadan, halk olmadan nasıl devlet olur, iktidar olunur? Biz diyorsun. Siz, sizler kimsiniz, kimlerdensiniz, anlatın bilelim. Hiçbir zaman ben Türk’üm demedin, Türk Milleti demedin ama Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı oldun. Amerika ile işbirliği içerisinde olup, her istediğini emirberi gibi yapmak meğer bu ulus devleti, Türklüğü yok etmek isteğinden ileri geliyormuş. Oysa ben zannediyordum ki sadece bir Şeriat devleti kurmak ve padişahlık isteğin vardı. Bunu neden böyle düşündüğüme gelince; Yıllar önce basına düşen, benim de birkaç yazımda yazdığım bir yeminin vardı. Hiç bir zaman tekzip etmemiştin. “Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma. Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime. Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan. Şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim. Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.” O zamanlar bu yemini 1980 li yıllarda Trabzon Tire askeri arşivinde saklandığı biliniyordu. Şimdilerde TSK ‘in başına gelenlerden sonra halen orada mıdır bilemem. Eh! Başbakan “ben böyle bir yemin etmedim “demeyince düşüncelerimde haklıydım elbette. Yanılmışım! Senin zorun sadece Atatürk ve cumhuriyetle değilmiş, bunlara ilaveten Türk Milletini de yok etmekmiş. . Peki, Kürt değilsin, Türk değilsin, gökten zembille mi düştün Türkiye’ye? Seni Kasımpaşalı olarak mert, delikanlı sözünün eri bilirdik ve öyle kalmanı da isterdim şahsen. Ergun Poyraz’ın yazdığı bir kitap vardı hani Takunyalı Führer diye. O kitapta da “anne tarafından Batum göçmeni bir Gürcü Yahudi’sidir. Baba tarafından cumhuriyet öncesi Potamya olarak bilinen Güneysu ilçesine bağlı Dumankaya ya da Rumcası “Pilihoz” köyünden eşkıya ve isyancı Bakatalı Teyupun torunudur. Anne tarafından Gürcü Yahudi’si baba tarafından ise Rum dur. Rumların ileri gelenlerinin kendisi hakkında ” ine dikomas pedi” yani “bizim çocuk Erdoğan” demesinin sebebi ise budur. Diye yazılmıştı. Sanki bu kitabı doğrularcasına 2004 yılında Gürcistan ziyaretinde “ben Gürcü’yüm. Ailemiz Batum’dan Rize ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir” demiştin. Bence hangi kökenden olursan ol önemli değildir. Zira Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı ırkla, soyla, dinle, mezheple sınırlandırılamayacak kadar yüce bir kavramdır. Önemli olan insanın kafa yapısı ve içindeki düşüncelerdir. Ben de soyumu araştırdığımda babaanne tarafımın Gürcü, olduğunu babasının Trabzonlu olduğu ve Osmanlı döneminde Kolağası olarak Doğuda düşmanla çarpışmış yürekli bir asker olduğunu: Ayrıca annemin büyük büyük dedesinin Erzurumlu bir Kürt ağası olduğunu, baba tarafından dedemin İstanbullu ve Atatürk’ün mücadelesinde Atatürkçü olarak bir binbaşı rütbesiyle savaşlara katılmış asker olduğunu öğrendim. Hem de yıllar sonra. Bu sülaleden babam dâhil o kadar çok asker, komutan çıktı ki hepsi şerefleriyle görevlerini yaptılar ve hakkın rahmetine kavuştular. İyi ki bu günleri görmediler diye şükredesim geliyor. Şimdilerde sülaleyi taallukatımda inanın Rus gelinimiz, Amerikalı rahmetli damadımız, İngiliz Kraliyet ordusundan yine bir damadımız var. Mesela Avusturyalı bir gelinden yeğenlerim var ve orada yaşıyorlar halen. Sanki dünya devletler birliği gibi bir aileyiz işte. Uzatmayayım, ayrıca Alevi ve Kürt, Türk karmakarışık olmuş bir aileyiz. Yani etle tırnak olmuşuz. İnsanların mezhebi,etnik kimliği şerefidir. Yukarıda da dediğim gibi önemli olan insanın kafa yapısıdır ve ruhunun derinliklerinde saklı olan duygularıdır. Yeter ki o duygular vatansever, insana insan olduğu için değer veren duygular olsun. Gerisi teferruattır. Neden böyle ayrımcılık yaptığını anlamam mümkün değil Sayın Erdoğan. Türklük bir şereftir. Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” Demiştir. Büyük Türk Milleti sözlerini bizi birleştiren, bizi bir millet (ulus) yapan onun konuşmalarından, söylevlerinden öğrendik. Atatürk, Cumhuriyetin Onuncu Yılı Söylev’inin sonunda “Ne mutlu Türküm diyene “sözlerini de birleştirici olarak söylemişti. Türk Milletine, milli devlete bu kadar karşı olman sonunda seni yalnız bırakacak gibi geliyor bana sayın başbakan. Çünkü Türk Milletini etnik kimliklere tüm uğraşılarına rağmen bölemeyeceksin. Türk Milleti tarihler boyunca ayaklar altında kalmamıştır bundan sonra da kalmayacaktır. Atatürk hiçbir zaman kazanılan zaferleri kendisine mal etmemiş ve daima başarı milletindir demiştir. O öyle büyük bir insan ve liderdi. İzmir’in kurtuluşundan sonra İzmir’e giden Atatürk Karşıyaka’da kalacağı evin mermer taraçasına çıktıktan sonra kapının önüne ipekten yapılmış bir Yunan bayrağının serili olduğunu görür .Orada bulunan İzmirliler ; Buyurun, geçiniz. Bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yabancı kral bu eve bizim bayrağımıza basarak geçmişti derler. Büyük Atatürk “O geçmişte kötülük etmiş, bir milletin istiklalini temsil eden o bayrak çiğnenmez. Demiş ve kaldırtarak merdivenlerden çıkmıştır. İşte böyle bir devlet adamıydı o. Bugün halkının kalbine adeta perçinlenmiştir. Can vermeden söküp atılamaz. Bu millet ondan aldığı güçle 7 düvele çiğnenmemiştir bundan böyle de kimse çiğneyemez. Çiğnetmeyiz. Bölücü anayasaya gelince bölünmeyeceğiz. Atatürk’ün bizlere emanet ettiği vatanımızın bir karış toprağını dahi vermeyeceğiz. Belki bugün güç sende gözükse de esas güç halktır Sayın Erdoğan. Bu böyle biline. Bu Türk Milleti İstiklal Savaşı ile bir destan yazmıştır gerekirse yine yazar. Silivri’ye dün gidemedim. Böyle olacağını biliyordum da onun için gitmediğimi kimse aklının ucundan geçirmesin. Mazeretim vardı. Oradaki sergilenen tiyatro aynen devam etmiş. Bu sefer asker ve çevik kuvvet polisi daha çok şiddet göstermişler. Tazyikli su ve biber gazları ile müdahalede bulunmuşlar. Yaralanan milletvekilleri ve yurtseverler olmuş. Hiç önemli değil bence. Bin kere yaralansak, soğuklardan donsak her türlü eziyete karşın yine orada olmaya devam edeceğiz. Hem de her seferinde daha çoğalarak olacağız. Bir gün gelecek yurtseverlere Silivri alanları dar gelecektir. Buna gönülden inanıyorum. Engizisyon mahkemesi eski kuvvet komutanlarının tanıklıklarını ret etmiş. Bu peşin hükümlü davaların yakında halkın gücü ile ancak sonlanacağına da inanıyorum. Bize başka tercih bırakmıyorlar. Son olarak şunu demek istiyorum. TSK ‘ni denetim altına almak için Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy,28 Şubat –Askeri casusluk tertipleri artık halkımız tarafından çözülmüştür. Halk sahte deliller ve gizli tanıklarla yürütülen bu esaretin neden yapıldığını anladı artık. Bu arada satır satır, sayfa sayfa her yazarını takip ettiğim Aydınlık Gazetesi her zamanki gibi çok önemli konuları ele almış ve duyurmuş bizlere. Demir parmaklıklar ardından yazan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “Türk Milleti olmazsa Türk Ordusu nasıl olacak diye sormuş. Enfes bir yazı inanın. Keşke bu soruları Sn. Kılıçdaroğlu sorabilse diyorum. Yazının sonlarından aldığım satırları sizlerle paylaşmak istedim. Siz Türk Milletini yıkmaya kalktınız. Türk Milleti sizi yıkacak. Vatanı bölmeye, düşmanla işbirliği yapanlara çok güzel tarihi sözler değil mi? Sevgiyle kalın. Tünay SÜER/ KEMALİSTLER.ORG www.kemalistler.org HTML Comment Box is loading comments...
|